Sevmek, Sevilmek..

Çok sıradan gelebilir yazımın başlığı ancak hayatımın önemli amaçlarındandır; sevmek ve sevilmek...

Güzel duygular gitgide köreliyor hayatımızda. Bir keşmekeştir gidiyor, zaman su gibi akıp geçiyor. Bu esnada neler katıyoruz hayatımıza ya da neler kaybediyoruz? İstanbul'da yaşıyoruz ve artık görev bilinci mi yoksa alışılagelmiş düzen mi ya da monotonluk mu artık nasıl adlandırırsanız adlandırın, günlük devinimlerimiz aşağı yukarı şöyle gelişmekte;

Sabahın kör dibi kalk, aşağı yukarı 06:30,
Gözler kapalı, sürüne sürüne mutfağa git ve su ısıtıcısını çalıştır (suyu akşamdan konmuş olmalı yoksa büyük külfettir sabah ısıtıcıya su koymak),
O esnada banyoya git, duşunu al, traşını ol,
Biraz kendine gelmişsindir, mutfağa git kahveni hazırla, camı aç (yaz-kış farketmez) sabah serinliğinde bir elinde kahve bir elinde sigara ayılmaya çalış,
Saat 07:00, kahve faslı bitmiştir, git giyin, akşamdan ne giyeceğine karar verdiysen şanslısın, yoksa 10 dakika kaybedersin gardırobun önünde. Boş boş bakarsın hiç bir kıyafet beğenmezsin. Hayır, bir de erkeğim, yani ne giyeceğim belli, seçeceğim bir tane gömlekle kravat.
Giyindikten sonra, çantanı, anahtarlarını antreye koy, ipod'u unutma,
Mutfakta bir 5-10 dakika daha geçirebilirsin (giyinme sürene bağlı olarak),
Bu 5-10 dakika önemli, karımla geçireceğim kıymetli bir 10 dakikadır. Ayılmışızdır, işe gitmeden, saatlerce uzak kalmadan önceki son anlardır. Güzel sözler söyleriz, kısa kısa da olsa ifade etmeye çalışırız sevgimizi birbirimize küçük dokunuşlarla.
Sonra saate bakılır, apar topar çıkılır. Saat 07:15'tir.
Arabaya binerim, 5-10 metre giderim, pencerede sevgiyle el sallayan karıma bakarım, el sallarım ben de. 20 metre daha giderim, oradadır hala el sallar sevdiğim, karşılık veririm, sevgimi o uzaklıktan gönderirim. Böylece, ikimizde de bir tebessüm güne ilk adımımızı atarız.
Anadolu yakasından Avrupa yakasına yol alırım, iyi bir günse 1 saatte, yoksa 1,5 hatta 2 saatte.
18:30 mesai bitimidir. Trafiğin en yoğun olduğu bu saatte oflaya poflaya çıkılır ofisten, arabaya binilir ve eve dönüş yoluna çıkarım. Mevsimlerden kış değilse aydınlıktır hava, günün bitmiyordur sanki, güzel bir duygudur aydınlıkta eve gitmek. Hatta haziran ile ağustos arası iyice geç kararır hava, ne güzeldir, saat 9 hatta 10'a doğru bile kararır hava, günün bittiğini o vakit anlarız. Ama eylül bitip de kışa adım attığımızda, artık karanlıkta eve gideceğimiz günler yakındır. Karanlık ve soğukta, yorgun bir şekilde yollarda olmayı oldum olası sevmemişimdir. O gün yağış yoksa yine bir derece şanslı addederim kendimi. Ama ne hikmetse mesai bitimine doğru bulutlar iyice yoğunlaşır ve yağmur başlar arabanın tavanını dövmeye.
Eve varış 19:30 ila 19:45 civarıdır, nadir de olsa 20:00 olur.  Koşa koşa eve çıkarım, artık huzur bulduğum, mutlu olduğum o dört duvara sığınmak için acele ederim.
Bir öpücükle karşılanırım hep. Ne güzel bir duygudur o, bir gülümseme, bir öpücük, bir sarılma. İlk iş soyunup dökünürüm, bir duş alırım, üstüme yapışmış bana ait olmayan ancak yaşantımın büyük bölümünü ayırdığım işimin olumlu olumsuz tüm enerjisini o an akıp gittiğini hisederim üstümden. Kafamı boşaltırım duşun altında, hareketsiz, herbir su damlacığının kafama ve vücuduma çarptığını hissederek.
Saat sekiz olmuştur, sevgili karım sofrayı hazırlamıştır, beni beklemektedir. Otururuz biraz laflarız sonra sofraya otururuz. Keyifle yemeğimizi yeriz. Alelacele mutfağı toplarız. Bir an önce anı paylaşmak, sohbet etmek, sohbet etmesek de yanyana birbirimizi hissetmek için önce mutfak işlerini bitiriz, geçeriz salona camın önüne. Çayımızı sigaramızı orada içeriz. 
Saat dokuza gelmektedir. Bir plak koyarım, müziğin keyfiyle koltuğun bir köşesinde karım kitabını okur ben ise müziği dinlerim, gözlerimi kapatırım, dinlenirim. Mutlu hissederim kendimi.
Saat 22 civarı çıkarız televizyon seyretmeye. 22:10 NCIS saatidir :) Onu bekleriz, kanalları dolaşarak. 23 gibi televizyon kapanır. Enerjimiz varsa ineriz aşağıya müzik dinlemeye. Ben müzik dinlerim, karım kucağıma yatar, okşarım başını. Yarım saat daha, huzurlu bir an geçiririz. Ama çoğunlukla inemeyiz aşağı, yorgunluk alt eder bizi ve yatarız 23:30 gibi. Ertesi gün yoğun geçecek ve erken kalkacağız yine. 
İyi geceler aşkım... Sana da bir tanem, tatlı rüyalar...
 
Sevmek zor mudur? Bence hayır. O kadar hazır bir duygudur ki içimizde. Bir insanı severiz, bir eşyayı severiz, bir köpeği severiz, bir hayat biçimini severiz, müziği severiz, bir bitkiyi, resmi severiz...
Sevecek şeylerle doludur etrafımız. Bize kalan onları farketmek ve sevmektir. Ne olursa olsun farkedelim ve sevelim, hayatı bu huzurlu duyguyla paylaşalım...
 
 
 
 
  

1 yorum:

İpek dedi ki...

Yaradan bu sevgiyi bahşettiği için o kadar şanslıyız ki. Nice güzel günlere..